DOLAR 32,3729 0.14%
EURO 35,0143 -0.2%
ALTIN 2.323,780,20
BITCOIN 2270686-0.31161%
Rize

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Hidayet Uyumaz

Hidayet Uyumaz

10 Mayıs 2015 Pazar

Annelerimizin Günü Kutlu Olsun

Annelerimizin Günü Kutlu Olsun
0

BEĞENDİM

ANADOLU Medeniyetini İnşa Eden Annelerimizin Günü Kutlu Olsun

  Anne kelimesini anlam olarak incelediğimizde insanların nesillerini devam ettirebilmek için dünyaya getirmeyi düşündükleri bebeklerini 9 ay boyunca karnında taşıyan sadece taşımakla kalmayan damarlarındaki kanı, aldığı havayı, içtiği suyu, yediği yemeği onunla paylaşan, hamilelik süreci boyunca türlü türlü düşüncelerle değişik bir ruh haline bürünen belki de hiçbir insanın çekmediği sancıları çeken ve bu süreç sonunda tertemiz bir melek haline gelen kadına ANNE diyebiliriz.  Annelik sadece gebelik ve doğumdan ibaret olmasa gerek. Çünkü bu kutsal görevin asıl başladığı süreç doğum sonrası dünyaya getirdiği bebeği sağlıklı bir şekilde hem maddi hem de manevi olarak besleyerek yetiştirip kaliteli bir eğitim almasını sağladıktan sonra evrensel ahlaki değerlere uygun bir birey olarak önce kendisine sonra ailesine, topluma ve tüm insanlığa faydalı bir birey haline getirme sürecini de içinde barındırıyor.

  İşte tüm bunları düşündüğümüzde annelik kavramının ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyoruz. Hani derler ya ”insan yakınındakinin kıymetini bilmez ancak kaybettiğinde anlar” diye aynen öyle. Bunu daha iyi anlayabilmek için annenin varlığını değilde yokluğunu düşünmek gerek. Annesini hiç görmeyen daha doğarken yada küçük yaşta kaybeden insanları hatırımıza getirmek annenin ne kadar önemli varlık olduğunu anlamamıza yeterli olur herhalde.

  Farklı bir açıdan bakacak olursak ANNElik makamının sorumluluğunu bilip farkında olanların çocuk yetiştirme konusundaki hassasiyetine baktığımızda yetiştirdikleri fertlerin topluma ne derece katkısı olduğunu gayet iyi bir şekilde kavrayabiliyoruz. Mesela geçmişte anlatılan bazı örneklerden yola çıkarak günlük yaşantısı esnasında yada hamilelik sürecinin başlamasıyla birlikte hal ve hareketlerine ciddi anlamda dikkat eden, konuştuğu kelimelerden tutun okuduğu kitaba, izlediği televizyon programına, yediği yemeğe, içtiği içeceğe, gerçekleştirdiği davranışlara kadar hassasiyet gösteren annelerimizin yetiştirdiği çocuklarda kendileri gibi hassas ve belirli bir bilince, niteliğe sahip bireyler olarak karşımıza çıkıyor. Sonra bir bakıyorsunuz bu birey yavaş yavaş etrafını ışıldatan bir mum gibi çevresini aydınlatmaya başlıyor derken halka genişliyor ve bu bireylerin sayısı çoğaldıkça toplumda da bir dönüşüm başlıyor sonra bir bakıyorsunuz içinde yaşadığınız ülke güllük gülistanlık bir hale gelmiş. İşte böyle bireylerin yetişmesine sebep olan annelerimiz dünyadaki sorunların çözüme kavuşması adına bir mıh çakmış oluyor. Mıh deyip geçmemek lazım. Biliyoruz ki;”Bir mıh bir nalı,bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir devleti, bir devlet dünyadaki insanları bütün kötülüklerden kurtarır.

  Bütün bunlardan yola çıktığımızda annelerimizin  yetiştirdikleri bireylerle önce toplumun sonra kültürün daha sonra ise medeniyetlerin altyapısını oluşturduğunu görüyoruz. Buna en güzel örnek ise üzerinde yaşadığımız ANADOLU kültür ve medeniyeti verilebilir. Adından da anlaşılabileceği gibi öyle bir kültür ki günümüze kadar geçen zaman dilimini incelediğimizde nice seferlere nice savaşlara nice göçlere gözünü kırpmadan gönderdiği evlatlarıyla bağrının ANAlarla dolu olduğunu bütün cihana ispatlamış. Başka söze ne hacet…

  Bu vesileyle cenneti ayakları altında arayacağımız tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun.

Hidayet UYUMAZ / Eğitimci

Devamını Oku

İNSAN GÖRÜNÜMLÜ CANAVARLAR

İNSAN GÖRÜNÜMLÜ CANAVARLAR
0

BEĞENDİM

Değerli okuyucular, içinden geçtiğimiz süreçleri incelediğimizde geçmişi ve bugünü analiz ettiğimizde yaşadığımız hadiselerin akla, mantığa, hayale sığmayacak sözle izah edilemeyecek hatta bizi insanlığımızdan utandıracak boyutlara vardığını hepimiz fark ediyoruz.

Hatırlayacağınız üzere daha önce 3 Mart 2009 tarihinde gerçekleşen Münevver KARABULUT cinayetinin üzerinden çok değil yaklaşık 6 yıl geçmiş ve haber bültenleriyle belirli araklı sürekli gündemde kalmasına toplumun tamamına yakınından büyük tepkiler almasına rağmen   11 Şubat 2015 tarihinde ise insanlığı yerin dibine batıracak bir olay daha Özgecan ASLAN cinayetini de yaşadı maalesef bu toplum.

Gelelim asıl meseleye Özgecan ASLAN’ın ailesinin böyle bir acı içerisinde yapmış olduğu açıklamalara baktığımızda ise birçok insan hatta belirli bir makama gelmiş insanların, topumu temsil ettiğini düşünen fakat giydiği elbiseyi bile temsil edemeyen birçok kişiden daha hassas düşündükleri aşikar. Bu tür hadiseler cereyan etmeden kanunları, cezaları ve uygulamaları umursamayanlar nedense bu tür hadiselerden sonra alıyor eline mikrofonu bir sürü önlem, tedbir, yaptırım, hak, hukuk, şiddete hayır nutukları atıyor. Sonra bir bakıyorsunuz herkes düşünür oluyor herkes yorumcu. Sonrası daha vahimi insanlar bi başlıyor meseleler üzerine yorum yapmaya belirli bir düşünceye sahip olanlar kendi gibi düşünmeyen başka bir düşünceyi, inanışı öteki diğerini derken herkes birbirini suçluyor. Tabi ki mesele insanların nasıl düşündüğü yada hangi düşünceye sahip olduğu değil mesele insanların nasıl CANAVARlaşarak bu hale geldiğidir. Evet nasıl oluyor da insanlar bu şekilde CANAVARlaşıyor. Elbette bu bir anda korku filmlerindeki gibi insanların şekil değiştirip vampire dönüşmesi değil. Bu bir süreç meselesi. İnsanların nasıl canavarlaşabileceğini anlamak istiyorsanız şöyle geriye dönüp baktığınızda yaşadığınız süreç içerisinde insanların ve toplumun bilinç altına toplum mühendisleri tarafından adeta bir nakış gibi işlenen davranışlara bakabilirsiniz. Yıllarca insanların bilinç altına gazete, dergi, televizyon, internet gibi insanlığın faydası için geliştirilen iletişim araçlarını kötü emelleri için kullananlar tarafından bazen direkt bazen dolaylı yollarda işlenen Sigmund FREUD’un da temas ettiği gibi şiddet, saldırganlık ve cinsellik içerikli düşüncelerin insanları ne hale getirebileceğini, sizi bizi hepimizi insanlığımızdan utandırabileceğini görüyoruz.

Şöyle bir felsefi yaklaşımlara baktığımızda eğitim bilimlerini incelediğimizde Davranışçı Yaklaşımın öncülerinden John LOCKE’un ”insan doğduğunda boş bir levha veya kil kütlesi gibidir. Yaşadığı çevre ve olaylar ona şekil verir onu işler. ”Aynı zamanda inanç psikolojisine göre insanlar doğduklarında tertemiz günahsız bir canlı olarak dünyaya gelirler. Aklı ermeye başlayıncaya kadar yani yaptığının doğru yada yanlış olduğunu ayırt edinceye kadar yaptıklarından sorumlu değildir. Fakat aklı ermeye yaptıklarının doğru yada yanlış olduğunu ayırt edebilmeye başladığında insanın sorumluluğu başlar. İnsanın yaptığı yanlış davranışlar vicdanında, kalbinde hatta zihninde iz bırakmaya başlar. Bu izler ise insanı zamanla belirli bir değişime sokar. Çünkü insan kalbi ve zihni bembeyaz bir kağıt gibidir zamanla üzerine bırakılan her siyah noktalar kalbi ve zihni simsiyah bir kağıda dönüştürebilir. Eğer insan iyi ve doğru davranışlarla etrafındakilere faydalı olabiliyor güzel bir yolda ilerleyebiliyorsa davranışlarıyla melekler seviyesine(alâ-yi illiyîn) yükselebilir. Fakat insan kötü ve yanlış davranışlarla etrafındakilere zarar veriyor çirkin bir yolda ilerliyorsa CANAVARlaşarak hayvanlaşma hatta hayvandan daha aşağı bir seviyeye(esfel-i sâfilîn) inebilir.

İşte bütün mesele bundan ibaret.Sizde kendimiz, çocuklarımız ve gelecek nesillerimiz için tercihinizi bir an önce yapmalısınız. Yaptığımız davranışlar içinde bulunduğumuz olaylar bizi ve gelecek nesillerimizi ya güzel bir yolda yada çirkin bir yolda ilerletiyor olabilir. Eğer ki insan yaşadığı çevre, içinde bulunduğu ortam ve arkadaş çevresi açısından güzel ve çirkini ayırt edebiliyorsa nasıl şekillenebileceğini az çok ayırt edebilir. İnsanlar içinden bir insan olarak davranışlarımızla melekler hatta meleklerden daha üst seviyeye mi çıkmak istiyoruz. Yoksa davranışlarımızla geçmişte çok nadir olan son zamanlarda gittikçe artmaya başlayan CANAVARlaşma, hayvanlaşma hatta hayvandan daha aşağı bir seviyede yaratık olarak hem bu dünyada insanların nefret ettiği bir varlık hem de bütün bir ahiret hayatını cehennem azabında geçirmek mi?

Hidayet UYUMAZ / Eğitimci

hidayetuyumaz

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.