Değerli okuyucular, içinden geçtiğimiz süreçleri incelediğimizde geçmişi ve bugünü analiz ettiğimizde yaşadığımız hadiselerin akla, mantığa, hayale sığmayacak sözle izah edilemeyecek hatta bizi insanlığımızdan utandıracak boyutlara vardığını hepimiz fark ediyoruz.
Hatırlayacağınız üzere daha önce 3 Mart 2009 tarihinde gerçekleşen Münevver KARABULUT cinayetinin üzerinden çok değil yaklaşık 6 yıl geçmiş ve haber bültenleriyle belirli araklı sürekli gündemde kalmasına toplumun tamamına yakınından büyük tepkiler almasına rağmen 11 Şubat 2015 tarihinde ise insanlığı yerin dibine batıracak bir olay daha Özgecan ASLAN cinayetini de yaşadı maalesef bu toplum.
Gelelim asıl meseleye Özgecan ASLAN’ın ailesinin böyle bir acı içerisinde yapmış olduğu açıklamalara baktığımızda ise birçok insan hatta belirli bir makama gelmiş insanların, topumu temsil ettiğini düşünen fakat giydiği elbiseyi bile temsil edemeyen birçok kişiden daha hassas düşündükleri aşikar. Bu tür hadiseler cereyan etmeden kanunları, cezaları ve uygulamaları umursamayanlar nedense bu tür hadiselerden sonra alıyor eline mikrofonu bir sürü önlem, tedbir, yaptırım, hak, hukuk, şiddete hayır nutukları atıyor. Sonra bir bakıyorsunuz herkes düşünür oluyor herkes yorumcu. Sonrası daha vahimi insanlar bi başlıyor meseleler üzerine yorum yapmaya belirli bir düşünceye sahip olanlar kendi gibi düşünmeyen başka bir düşünceyi, inanışı öteki diğerini derken herkes birbirini suçluyor. Tabi ki mesele insanların nasıl düşündüğü yada hangi düşünceye sahip olduğu değil mesele insanların nasıl CANAVARlaşarak bu hale geldiğidir. Evet nasıl oluyor da insanlar bu şekilde CANAVARlaşıyor. Elbette bu bir anda korku filmlerindeki gibi insanların şekil değiştirip vampire dönüşmesi değil. Bu bir süreç meselesi. İnsanların nasıl canavarlaşabileceğini anlamak istiyorsanız şöyle geriye dönüp baktığınızda yaşadığınız süreç içerisinde insanların ve toplumun bilinç altına toplum mühendisleri tarafından adeta bir nakış gibi işlenen davranışlara bakabilirsiniz. Yıllarca insanların bilinç altına gazete, dergi, televizyon, internet gibi insanlığın faydası için geliştirilen iletişim araçlarını kötü emelleri için kullananlar tarafından bazen direkt bazen dolaylı yollarda işlenen Sigmund FREUD’un da temas ettiği gibi şiddet, saldırganlık ve cinsellik içerikli düşüncelerin insanları ne hale getirebileceğini, sizi bizi hepimizi insanlığımızdan utandırabileceğini görüyoruz.
Şöyle bir felsefi yaklaşımlara baktığımızda eğitim bilimlerini incelediğimizde Davranışçı Yaklaşımın öncülerinden John LOCKE’un ”insan doğduğunda boş bir levha veya kil kütlesi gibidir. Yaşadığı çevre ve olaylar ona şekil verir onu işler. ”Aynı zamanda inanç psikolojisine göre insanlar doğduklarında tertemiz günahsız bir canlı olarak dünyaya gelirler. Aklı ermeye başlayıncaya kadar yani yaptığının doğru yada yanlış olduğunu ayırt edinceye kadar yaptıklarından sorumlu değildir. Fakat aklı ermeye yaptıklarının doğru yada yanlış olduğunu ayırt edebilmeye başladığında insanın sorumluluğu başlar. İnsanın yaptığı yanlış davranışlar vicdanında, kalbinde hatta zihninde iz bırakmaya başlar. Bu izler ise insanı zamanla belirli bir değişime sokar. Çünkü insan kalbi ve zihni bembeyaz bir kağıt gibidir zamanla üzerine bırakılan her siyah noktalar kalbi ve zihni simsiyah bir kağıda dönüştürebilir. Eğer insan iyi ve doğru davranışlarla etrafındakilere faydalı olabiliyor güzel bir yolda ilerleyebiliyorsa davranışlarıyla melekler seviyesine(alâ-yi illiyîn) yükselebilir. Fakat insan kötü ve yanlış davranışlarla etrafındakilere zarar veriyor çirkin bir yolda ilerliyorsa CANAVARlaşarak hayvanlaşma hatta hayvandan daha aşağı bir seviyeye(esfel-i sâfilîn) inebilir.
İşte bütün mesele bundan ibaret.Sizde kendimiz, çocuklarımız ve gelecek nesillerimiz için tercihinizi bir an önce yapmalısınız. Yaptığımız davranışlar içinde bulunduğumuz olaylar bizi ve gelecek nesillerimizi ya güzel bir yolda yada çirkin bir yolda ilerletiyor olabilir. Eğer ki insan yaşadığı çevre, içinde bulunduğu ortam ve arkadaş çevresi açısından güzel ve çirkini ayırt edebiliyorsa nasıl şekillenebileceğini az çok ayırt edebilir. İnsanlar içinden bir insan olarak davranışlarımızla melekler hatta meleklerden daha üst seviyeye mi çıkmak istiyoruz. Yoksa davranışlarımızla geçmişte çok nadir olan son zamanlarda gittikçe artmaya başlayan CANAVARlaşma, hayvanlaşma hatta hayvandan daha aşağı bir seviyede yaratık olarak hem bu dünyada insanların nefret ettiği bir varlık hem de bütün bir ahiret hayatını cehennem azabında geçirmek mi?
Hidayet UYUMAZ / Eğitimci
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.