DOLAR 32,2855 0.04%
EURO 34,7325 -0.02%
ALTIN 2.402,140,09
BITCOIN 2034002-0.69422%
Rize

HAFİF YAĞMUR

19:32

AKŞAMA KALAN SÜRE

İMECELER

İmece ve Salma

İmece, bir köy ya da köy topluluğu içinde işlerin gönüllü ya da zorunlu olarak ve elbirliği içinde yapılması. Köyün herhangi bir sorununun giderilmesi karar verilmişse, köydeki her ev iş gücü açığını karşılamak zorundadır.

Eğer para da toplanacaksa buna salma denir. Bir konu için para toplanması karar alınışsa, her ev ölçüsü oranında maddi katkı yapmak zorundadır. İmece köylerde yazılı olmayan hukuka dayalı, herkes tarafından kabul gören bir dayanışma örgütüdür. Bir belediyenin yapması gereken pek çok iş, köylerde belediye olmadığı için bu usulle yapılır.

İmece usulü yapılan veya yapılabilecek işlere bazı örnekler:

  • Düğün yerlerinin kurulması.
  • Okul inşaatı.
  • Cami inşaatı.
  • Okulun yakacağının toplanması.
  • Hayır işlerinde gereken ortak çalışma.
  • Düğünlerde sandalye, güğüm, kazan gibi eşyaların gereksinimi karşılamak.
  • Köye misafir gelmişse ağırlamak.

Salma yapılması gereken ve gerekebilecek durumlara örnekler:

  • Köyün hayırı için para toplamak.
  • Askere gidecek kişilere yardım için para toplamak.
  • Köyde yapılan bilumum inşaat için para toplamak.
  • Çay alım yeri yapmak için para toplamak.
  • Yol yapımı için para toplamak

İmecelerimiz

Merhabalar, değerli hemderelilerim . Ben bir dereliniz ve Suminat’lı olarak bu sitede benimde bir yazımın bulunmasını istiyorum. Ben bu yazımda çok önemli bir konuyu anlatmaya çalışacağım. İmece. Eskiden köylerimizde hemen hemen bütün işlerimiz imece usulü, insanlarımız bir arada çalışarak yaparlardı. Sosyal ve kültürel anlamda dayanışma örneği olmuştur.

 

Önce birinden bahsedeyim. Eski kültürümüz ve unutmaya terk ettiğimiz kışlık odun, kayık odunu ve tahta ev yapımında kullanılan kerestelik ağaçları karadan ve sudan nasıl imece usulü ile evlerimize geldiğini elimden geldiği kadar anlatmaya çalışacağım. Eksiğim olursa bağışlayın.

 

Mecilerde,  odun-ağaç işleri varsa, önce oraklar ve baltalar, KÖSTERE denen taşta bileylenir.

 

Elimizde dedelerimizden kalan ender Köstere taşlarından biri, Mehmet Kayıkçı Dedenin merzesinden görüntülendi…

 

Bundan 45-50 sene evvel insanlarımız hem yardımlaşma, hem özlem, hem arkadaşlığı, samimiyeti unutmamak için imecelere çok talep olurdu. O zamanın insanları yani dedelerimiz küsmek nedir bilmezlerdi. Bazı kişiler küs olsalar bile barışmak için imeceler vesile olurdu ve ister istemez dargınlık yerini barışa bırakırdı, böylece dargınlıklar ortadan kalkardı.

Öncelikle insanların geçim kaynaklarından biri de kayık odunu ve kerestelik ağaç, bunları kilometrelerce uzaktan getirip satmakla eksiklerini ve kışlık yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını karşılarlardı. Genelde odun ve ağaç ihtiyaçlarını en uzak arazilerinden karşılamaya çalışırlardı. Çünkü yakın yerdekileri acil durumlar ve hava şartları durumuna göre kullanırlardı. Dağdan kestikleri odunları ve keresteleri hep insan gücü ile hallederlerdi, motor vs yoktu, hep el hızarı balta ve biçkilerle keserlerdi. Bütün ağaçları ve odunları, çok kalın olanları orada bir tezgah kurup taşınabilir duruma getirildikten sonra imece yaparlardı. Yapmış oldukları ve taşınmaya hazır olan odunları veya ağaçları insanların önceden belirledikleri kayacak dediğimiz oluk şeklindeki arazi biçiminden faydalanarak odunları  atma şeklinde ağaçları ise yuvarlama yada odunların üstünde kaydırarak  belli bir yere kadar indirip oralarda sınıfına göre  istif ederlerdi. Eğer götürdükleri yer yakınsa bir gün, uzaksa birkaç gün sürebilirdi, bu, odun veya ağaçları kestikleri arazi durumuna göre değişebiliyordu. Çalışma esnasında insanlar eğlence içinde dostluk kardeşlik içinde birbirlerini incitmeden kırmadan en iyi şekilde hep beraber yardımlaşarak hedeflerine ulaşırlardı. Bu arada herkesin sabırsızlıkla beklediği öğle yemeği vardı. Kadınlar kendi aralarında yine imece usulü yemek yardımı yaparak bu kişilerin yemek ihtiyaçlarını karşılarlardı. Genelde hamsili ekmek (hamsikoli, salatalık varsa yeşil soğan veya ayran, yanında el makarnası, bazen da kay kay dedikleri (mafuşi veya çilihta) dediğimiz hamur işi yemeğini genelde tatlı olarak yapılırdı. Ev baklavası bunların en meşhuru olmakla birlikte, imeceye daha çok insanı çekerdi. Hatta imece sahibi çağrı yaptığında, baklava olup olmadığı sorulur, duruma göre gidildiği da oluyordu. Bunları yedikten sonra üstüne de çoban ateşinde demlenmiş çayı içerler böylece yorgunluklarını biraz olsun atarlardı.

Dere yoluyla götürülecekse öncelikle dere ağzına yakın kayacakları tercih ederlerdi. Kalabalık durumuna göre birkaç kişi öncede odunları ve ağaçları götürecek oldukları yerden dereden taşlarla set yaparak odunların ve ağaçların orada toplanmalarını sağlarlardı. Daha sora hep beraber yine dereden çıkarıp sınıf sınıf olarak istif eder, satılık olanları satar yakacak olanları evlerine götürürlerdi. Böylece insanlarımız daha iyi dostluk daha iyi arkadaşlık, sevgi, saygı ve güvenlerini hiçbir zaman bozmazlardı.

İmecelerde daha birçok sosyal ve kültürel ihtiyaçlar ve anılar da yaşanıyordu. Genç delikanlılarımız ile kızlarımızın birbirlerini görme ve beğenme sebebiydi. Bu hususu ve diğer faaliyetleri de zamanla genişçe yazıp göndereceğim. Eski kültürlerimizi bizlerden çok yaşayan ve birçok anıları bulunan büyüklerimizin yazılarına da ihtiyaç vardır. Site tarafından derlenip bu kültürümüz etraflıca yer alsa iyi olur sanırım.

İmece ile yapılan bütün faaliyetler dedelerimizin iple çektiği, severek yaptıkları dayanışma örnekleri idi.

İmeceler bahane, kardeşlik, arkadaşlık şahane’ydi.

 Suminaturi Biçi